Sunday, October 28, 2012

Bayramın Üçüncü Günü Kireçburnu'nda

Saturday, September 8, 2012

9 EYLÜL


 

………………
Sonra.
 
Sonra, 9 Eylülde İzmir’e girdik ve Kayserili bir nefer
yanan şehrin kızıltısı içinde gelip öfkeden, sevinçten,
Ümitten ağlıya ağlıya,
Güneyden Kuzeye,
Doğudan Batıya,
Türk halkıyla beraber seyretti İzmir rıhtımından Akdeniz'i.
Ve biz de burda bitirdik destanımızı.
Biliyoruz ki lâyığınca olmadı bu kitap,
Türk halkı bağışlasın bizi,
onlar ki toprakta karınca,
suda balık, havada kuş kadar çokturlar,
korkak, cesur, câhil, hakîm ve çocukturlar
ve kahreden yaratan ki onlardır,
kitabımızda yalnız onların maceraları vardır...

Nazım Hikmet Ran (Kuvayi Milliye)



Tuesday, August 21, 2012

GÖKÇEADA 2012

08 - 11 Ağustos arasında Gökçeada'da kısa bir tatil yaptık.

Gökçeada seyahati ile ilgili resimlerin tamamı şurada:
http://www.flickr.com/photos/cihankoru/sets/72157631092407134/detail/

Internet'te yayınladığım diğer bütün fotoğraflara şuradan ulaşılabilir:
http://www.flickr.com/photos/cihankoru/sets/
(buradaki bağlantılardan giderek her setteki fotoğrafı gerçek boyuna kadar büyütmek mümkün).

Thursday, August 16, 2012

Yeni Sahne Oyunum: KARAGÖZ'ÜN BAHÇESİ

Amatör tiyatro grupları 2012 yılı Mart ayında yazdığım KARAGÖZ'ÜN BAHÇESİ isimli sahne oyunumu aşağıdaki bağlantıdan bedelsiz olarak indirebilir ve yine her hangi bir telif ücreti ödemeden sahneye koyabilirler.  Oyunu sahneleyeceklerden tek ricam, oyunun nerede ve hangi tarihte sahnelendiği bilgisini benimle paylaşmalarıdır (cihankoru@gmail.com). Profesyonel gruplar benimle aynı e-posta adresinden iletişime geçebilirler.

https://docs.google.com/open?id=0By8sH0L1S9ZSNnV1amZIQUs2ZDA


Monday, August 13, 2012


Arıburnu 2012

8 Ağustos 2012. Gelibolu yarımadasının kuzey batı kıyılarında onbinlerce ademin birbirini boğazladığı 1915 yılından bu yana 97 yıl geçmiş. Tam da o boğuşmanın en dehşet veren örneklerinden, 6-9 Ağustos arasında yaşanan kavganın yıldönümündeyiz. Kızımla, Arıburnu sahilinde Avusturalyalı ve Yeni Zelandalı savaşçıların mezar taşlarını okuyoruz.

Biraz önce, sahile yukarıdan bakan Türk siperlerini ve Türk şehitliklerini gezmiş idik. Şimdi, yabancılara ait bu anıt kabristanda, neden olduğunu kavramada güçlük çeksek de, az önce şehitlerimizin başucunda hisssettiğimiz hüzüne benzer bir duygu, burada da, dünyanın öbür ucundan gelip bize süngü çekmiş yabancı neferlerin kabirleri başında bizleri sarmalıyor. İnsan, nasıl olur da düşmanı olması ve nefretle anması gereken yabancıların anısı karşısında bu denli teessür duyar? Sanırım 1934 yılında Atatürk, Anzak askerlerinin annelerine hitaben yazdığı mektubu, buna benzer duygularla kaleme almıştı;

Uzak memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar; burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar; göz yaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır." 


                                                                                                                                               Kemal Atatürk


Arıburnu’nda ve Anzak Koyu’na bakan dik yamaçlarda yaşanmış bu cehenemin, 97 yıl sonra bizde uyandırdığı duygular bunlardı.





Thursday, April 19, 2012

Gıdalarda Kullanılan Karmin Pigmenti

Şüphesiz herkes neyi yiyip neyi yemek istemeyeceği konusunda özgürdür. Aynı şekilde, herkesin yediklerinin içinde ne olduğunu bilmeye hakkı vardır. Buna hiç itirazım yok. Karmin pigmenti doğal bir madde olup insan sağlığı açısından her hangi bir tehlikesi yoktur. Yüzyıllardır, başka sanayilerde olduğu gibi, gıdaların boyanmasında da kullanılmıştır. Bu doğal gıda pigmentinin cochinea genusuna ait bazı böceklerden elde edildiği doğrudur. Çağımızda, yediklerimizin çok büyük bir kısmı başkaları tarafından ve nasıl yapıldığı konusunda bilgimiz olmadan üretildiğinden, birden bire gıdalarımızın bazılarında böcekten elde edilen bir pigment kullanıldığını öğrenmenin çoğumuzu sinirlendirebilmesi de anlaşılır bir tepkidir. Sanırım daha erken çağlarda, insanlar yiyeceklerinin hazırlanma sürecini daha yakından izleyebildiklerinde, böcekten elde edilen bir pigmentin gıdalara katılması hiç de yadırganmıyordu. Hayvan bağırsağına doldurulmuş salam, sosis ve sucukları yerken, işkembe ve paça çorbasına kaşık sallarken, ekmek arası kokoreçleri götürürken bu gıdaların nereden elde edildiği bizi o kadar rahatsız etmiyor. Çünkü bu gıdaları yemeye alışığız. Çinlilerin köpek yemesi, bir tür tekilanın her şişesinde şişman bir kurt bulunması ve her şişe bittiğinde bu kurtun da afiyetle yutulduğu bize tuhaf gelebiliyor ama, yiyenler bundan büyük keyif alıyor.

Diyeceğim şu ki, artık karmin pigmentinin böcekten elde edildiği yaygın olarak duyurulduğuna göre, gıda üreticilerinin bu maddeyi etikette belirtmeleri koşulu ile istemeyenin karminli gıdaları tüketmeme seçeneğinin sağlanması gerekir. Ben, bir ziraat yüksek mühendisi ve gıda teknoloğu olarak, kendi adıma en ufak bir tedirginlik duymadan karminli gıdaları tüketiyorum. Tanrı bizi, insan sağlığı için asıl tehlike arz eden gerçekten sakıncalı maddeleri kar hırsı ile gıdalarımıza katan insafsızlardan korusun.


Saturday, March 17, 2012

Çanakkale Zaferi



Yakın tarihimizin belki de en önemli zaferini elde ettiğimiz Çanakkale mücadelesi, ne yazık ki toplumumuzun büyük bir kısmı tarafından iyi anlaşılmayan bir süreçtir. Bunda, okullarımızda okutulan tarih kitaplarında bu savaşın ne şekilde anlatıldığının da rolü olduğunu düşünüyorum. Yaygın algıya göre, Çanakkale savaşı ve zaferi, 18 Mart 1915 günü gerçekleşen ve Çanakkale Boğazı’nın Müttefik donanması tarafından saldıraya uğraması ve bu girişimin sonuçsuz kalarak Türk tarafının galibiyeti ile sonuçlanan mücadeledir. Bu algıya göre, onbinlerce şehidin verildiği, Mehmet Akif’in ünlü şiirine konu olan o korkunç boğuşma o 18 Mart gününde olmuş bitmiş bir olaydır. Ancak, bu yanlış bir algıdır. 18 Mart günü, Çanakkale Boğazı’nı koruyan batarya ve tabyalarda görevli Türk subay ve askerlerinin unutulmaz kahramanlıkları söz konusu olmakla beraber, o gün verdiğimiz şehit sayısı sadece 150 civarındadır ki, bu sayı savaşın sonraki dönemlerinde verilen şehit sayısının yanında çok küçük kalır. Asıl kanlı mücadele, bu tarihten altı hafta sonra Gelibolu yarımadasının kuzey kıyısında yer alan Arı Burnu, Anafartalar ve Suvla Körfezi civarında geçen ve 8 Ocak 1916’ya kadar sekiz ay boyunca devam eden boğuşmadır. Zaten, bu nedenle, bütün dünya bu savaşı 'Gelibolu Kampanyası' olarak anar ve bilir.

Wednesday, March 14, 2012

1974'de Çizdiğim ve Amerika'da Yayınlanan Bir Karikatürüm


Bu karikatürü Amerika'da lisansüstü çalışmamı yaptığım sırada çizdim. Playboy dergisinin taklitlerinden biri olan Genesis dergisinin Mayıs 1974 sayısında yayınlandı. O yıllarda ABD'de kadın hakları hareketi en hızlı dönemini yaşıyordu. Sütyen yakma gösterileri çok popülerdi. Çok sayıda hanım, özgürlüklerini kısıtlamak üzere toplumun kendilerine empoze ettiğini düşündükleri sütyenlerini topluma açık yerlerde çıkarıp yakarak bu konudaki duyarlılıklarını dünyaya ilan etmekten gurur duyuyordu. Doğal olarak, tanrı bu hanımlardan hangilerinin anatomisini yaratırken cömert davranmış ise, o hanımların yaptıkları gösteri de o kadar daha etkili oluyordu....  Çizmeye çalıştığım, anatomileri açısından o kadar şanslı olmayan hanımlar için benim düşündüğüm çözüm önerisi idi.

Bu ve daha başka birkaç karikatürümü daha büyük boyutta görebileceğiniz yer: