Dayım anlatırdı, 1930’lu yıllarda Arnavutköy’de palamutlar denizden fırlayıp tranvay raylarının üzerine düşerlermiş. Ben, ilk delikanlılık yıllarımdan hatırlıyorum, Beykoz’da kalkan ve ıstakoz avlanır, Sivri Ada açıklarında kılıç balığı zıpkınlanırdı. Pendik’te çıkan kefalin, Florya açıklarında tutulan kelerlerin, Marmara’nın hemen her yerinde yakalanan öksüzlerin (kırlangıç) haddi hesabı olmazdı. Bunları şimdi anlattığımda gençler masal niyetine dinliyorlar. Sizin çocuklarınız veya torunlarınız da bir gün kendi çocuklarına “Boğazda bir zamanlar palamut, lüfer ve hamsi çıkardı..” diye anlatmaya başladıklarında, o çocukların da bu anlatılanları masal diye dinlemesini ister misiniz?
Lütfen, balık avına getirilen sınırlamaları destekleyin. Torunlarımız da lüfer yiyebilsinler. Bu denizler hepimizin. Denizlerimizi ve barındırdıkları nimetleri gözümüz gibi koruyalım.
Fotoğraf: Hüseyin Başaoğlu
No comments:
Post a Comment