‘Master of science’ düzeyinde eğitimini almış olduğum halde kullanmadığım
mesleğim Gıda Teknolojisi konusunu ilgilendirdiği için aşağıdaki yazıyı
sizlerle paylaşmak ihtiyacını duyuyorum:
(Yazı uzunca olduğu için, yanlız bir kısmını buraya
koyuyorum. Yazı, bir turist rehberi iken, turistik bir beldede restorancılığa
soyunan bir girişimcinin deneyimlerini aktarıyor).
“………. Deneme olur düşüncesi ile, biraz da can
sıkıntısından gidip alışveriş yaptım. Menüye bir - iki yemek koyup biraz da
içecek stokladıktan sonra restoranı açtım. Hayrettir, bir - iki müşteri de
geldi.
Fakat restoranın açılması müşterilerden çok
toptancıların ilgisini çekmişti. İlk gelen; sezonluk su stoğumu bana satmaya
çalışan bir bayi oldu. Toptan alırsam büyük su 35 Kr.'a, küçük su da 15 Kr.'a
geliyordu. Onun ardından toptan gıdacı, meşrubatçı ve biracılar da geldi tabii.
Buraya kadar her şey normaldi. Ancak arkası kapalı, üzerinde hiç yazı
bulunmayan bir kamyonet restoranın önüne geldiğinde ilk şokumu yaşadım. Adam kaşar peyniri
satıyordu. Kilosu 6,5 Lira'dan... Ben 'Nasıl böyle ucuz satıyorsun?' deyince
adam açık açık söylemekten çekinmedi; 'Abi bu dandik kaşar ama kimse ayırt
edemez. Bak, al bi' parça...'. Nutkum tutulmuştu. 'Zararlı değil abi, patates
püresine yağ ve kaşar aroması koyuyorlar.'.
O şok ile adamı nasıl gönderdiğimi hatırlamıyorum. Ertesi gün daha
beteri; kıymacı - köfteyi idi gelen. Kilosu 3,5 Lira'dan kıyma satıyordu.
Sinirlerime hakim olup kıyma dediği şeyin muhteviyatını sordum. Et aroması,
tavuğun deri ve kemikleri, soya gibi 'zararsız' maddelerden üretiliyormuş. Adam
övünerek 'Her şey dahil otellerden alan var abi.' dediği an tekmeyi yedi. Adamı
kovdum kovmasına da, bu iş fena halde aklıma takıldı. Kardeşim, bu memlekette
sahte olmayan bir şey yok mu? Ben de bu tip restoranlarda yemek yedim mi acaba?
Yediysem kaç kere..? Bu işin ucu nereye kadar gidiyor..?
Oturdum bilgisayarın başına, başladım araştırmaya... Aman
Tanrım! Neler neler varmış bu memlekette? Neredeyse gerçek bir şey yok
piyasada. Her şeyin aroması var. Üstelik hepsi internette, online satılıyor.
Aromalar saymakla bitmiyor. Acı biber aroması, acıbadem aroması, ahududu
aroması, (...) ceviz aroması, çikolata aroması,cheddar peyniri aroması, et
aroması, (...) keçi peyniri aroması, keçi sütü aroması, kekik aroması, (...)
tereyağı aroması, yoğurt aroması, zeytin aroması, zeytinyağı aroması... Ekmek
aroması! Yahu, ekmeğin bile aroması var. Çakma ekmeği nasıl yapıyorsunuz? Neden
yapıyorsunuz? Araştırdım. Durum bildiğiniz gibi değil. Unun beyazlatıcısından
tutun da maya besleyicisine, hacim aromasına kadar neler neler var. Kahvelere
köpük yapıcı satıyorlar! Köfte kızartılırken hacminin küçülmesini engelleyen
kimyasallar var. Bilumum E Bilmem kaç maddeleri gördüm. Yeminle bin civarında
'E'li madde var. Bir o kadar da 'E'siz katkı maddesi piyasada. Tam bunları
okurken sahte kolacı, ucuz viskici, yaban domuzcu akın akın geldi. Bunca gelen
arasında bana da toplu halde geldiler, iyi saatte olsunlar...
Pılımı pırtımı toplayıp dükkanı kapattım ve bu işe bir
daha girmemeye; hatta iyi tanımıyorsam restoranlarda yemek yememeye karar
verdim. Bütün bunları yaşayıp öğrendikten sonra tımarhanelik
olmadığım için şanslı olduğumu düşünüyorum. ''
Yukarıda anlatılanlardan başka, yıllarca duyduğum, kendim
şahit olduğum ve dinlediğim daha pek çok benzer konu var. Yukarıdaki yazıyı İnternette paylaşan Pınar
Kaftancıoğlu da, kendi mesajına benzer konularla ilgili , ayrıca şu görüşlerini
de eklemiş;
“…… Bu konularla Restoran işleticilerinin kapılarından
eksik olmayan gıda mucitleri. Ya da tarım dehaları... Tarlalarda nasıl mucizevi
biçimde daha fazla ürün alabileceğimizi anlatanları mı, yoksa ''İstediğiniz
sertifika, istediğiniz madalya sizin olur. Sen seç biz postalarız.'' diyenleri
mi ararsınız? Pul biberin daha albenili
olması için boya satanlar... Pekmezi en az üç misli çoğaltmak için bin tür
içerikli tuhaf tuhaf sıvılar getirenler... ''Arıya glikoz verilmezse bal soğukta
donar; ver abla glikozu uğraşma hiç.'' diyen arıcılık sektörü
pazarlamacıları... Asla küflenmeyen, ekşimeyen reçel üretebilmek için enzim
satanlar... Onlarcası; belki yüzlercesi...”
Dışarıda yemek yerken aklınızın bir kenarında bulunsun…